Doğal Harekete Geçiş

Oğulcan Aksoy bizlerle paylaşıyor:

Tamamen doğal hareketin içinde olsak nasıl bir yaşam deneyimlerdik ?

Doğal hareketten kastım ne ? Yaprağın dalda kururken, toprağa varacağı anı planlamayıp, süreci yönetmeden kurumayı deneyimlemesi ve bir anda çıkan rüzgarın davetiyle büyüdüğü dalı bırakıp besleyeceği toprağa süzülmesi.

Bir derenin, yatağı sığken yavaş akmaktan daralmadan, sıkılmadan kıyıyı seyrede seyrede ilerleyişi, sonra uzaktan gelen çağıldama seslerinden yaklaştığını anladığı şelaleye delicesine heyecanlanırken bile, hala şimdinin gerçeği neyse onu yaşamaya devam edip yavaş yavaş akışı.

Ve daha sonsuzca doğal hareket örneği.

Peki ben tüm dünyaya hükmeden insanoğlunun bir parçası olmama rağmen yaşam içinde bu kadar doğal ve özgür olamıyorken, kendiliğindenliği her an deneyimleyemiyorken, basit ve sıradan bir su tanesi ya da bir yaprak nasıl bu denli rahat, telaşsız ve endişesiz olabiliyor ?

Ödenecek kirası, büyütülecek çocukları, geçilecek sınavları olmadığı için mi 😀

Kurban rolü oynamak isteyen tarafımız cevabın evet olmasını çok ister ama cevap gerçekten de tam bir hayır. Peki nedir bu doğal hali sağlayan ? Aslında çok basit, ‘zihinsiz’ olmak.

Zihinsiz olmaktan bahsedince, insanın aklına düşüncesiz olmak, akılsız olmak, mala bağlamak gibi şeyler gelebilir 😊 Hatta, yaşama dair hevessiz, isteksiz olmak diye anlayanlar da olabilir. Ama aslında bahsettiğimiz bunların hiçbiri değil.

Zihinsiz olmak, gündemsiz kalmayı bilmektir; andan ana geçerken tek gerçek gündemin o ana varılmadan bilinemeyeceğinden bilme halidir. Zihin olmayınca gündemlilik gider ve açılan yere salaklık gelmez, tam tersi yüksek bilgelik gelir. Ve o yüksek bilgelik, şimdinin gerçeğinin ne olduğunu kesintisiz şekilde aktarmak asla bıkmaz, yani ilham her an yanındadır.

Zihinsiz olmak, uzun vadeli planlar yapamamak demek de değildir. Çünkü beden, o bilgelikle ‘doğal’ olarak hareket etmeye başladığında yine planlar yapar, yine gelecek vizyonları oluşturur ve bunları devam ettirirken heyecan, coşku, neşe ve ilham sürdüğü sürece de hareketi bitirmez. Bu nedenle belki de tek bir fikirle 40 yıl boyunca yaşam yaratabilir ya da projeye karar verdikten 5 saniye sonra başlattığı hareketi durdurmayı seçebilir.

Bu nedenle bir yaprak için hareket, rüzgarla başlayıp yerçekimiyle şekillendirilirken, yaprağın sürekli sahip olduğu edilgenliği çok iyi anlamalıyız. Bir yaprağın tamamen gündemsiz, senaryosuz olması onu en saf edilgenliğe taşırken, bu edilgen halin içindeki tüm deneyimler ona dışarıdan gelen tesirlerin sonucunda ve karışımında olur. İnsan için de benzer bir edilgenlik vardır. Doğal harekete geçmek isteyen kişinin hareketlerini belirleyen ise dışsal değil içsel kuvvetlerdir. Ilham, neşe, coşku, sevinç gibi içsel kuvvetlerdir onun doğal hareketini başlatan. Ve harekete başladıktan sonra dış dünyadan gelen etkilere göre içerdeki hareket her an yenilenir ve yeni ifadelere geçilir; belki yavaşlanır, belki hızlanılır, belki de hareket tamamen durdurulur. Ama sonuç ifadesi ne olursa olsun içerisi hala ve her daim cıvıl cıvıl hissediyordur. Ve çok iyi bilinir ki bu sonuç ifadesi bile hala ‘sonuç’ değildir, olsa olsa ancak bir virgüldür ve bu ifadesiyle yeni bir hareket başlatacaktır.

Böyle bir hale geldiğinde insan, içteki hareket ile dıştan aldığı cevapların bitmek bilmeyen ve tekrar edilemez dansına şahitlik ettiğine uyanmaya başlar. İşte o andan itibaren artık su tanesi ve yaprak sana sırlarını her daim aktarmaktadır. Çünkü aranızdaki kardeşlik yeniden uyanmıştır, çünkü sen de artık onlar gibi kendi doğa’na uyanmışsındır. Ayrılığın bittiği yerde, kendimize has farklılıkların aynılık zemininden konuşulmaya başlandığı doğal ve aşk dolu sohbet kalır sadece 💜

Sohbetimiz her mecrada Aşkla daim olsun..